NE MÜNASEBET!



Haber Vakti / 24.09.2025

Şu anki siyasi iradede görev alan ve sorumluluk sahibi olan bir kısım zevatın ülkemizdeki güncel sorunlara radikal çözümler üreteceğine dair umudumu sorgular hale geldim. Başkan Erdoğan'ın rüzgârıyla yelkenleri dolduracaklarına o rüzgârın etkisiyle savurulup gidiyorlar adeta! Az biraz lideri örnek alsanıza! Maalesef, "2R" diye tasvir ettiğim ''rehavetten ve riyakârlıktan'' bir türlü kurtulamayanlar var. Benim amacım aslında gençlerin şuurlanmasını sağlamaktır. "Bunlara benzemeyin, bunlar gibi olmayın" dedirtecek düzeyde köşe yazıları kaleme almaya çalışıyorum. Gençlere gerçekten kötü örnek oluyorlar.

Atalarımız boşu boşuna "yarım hoca dinden, yarım doktor candan eder" dememiş. Biz de ister istemez yaşadığımız döneme şahitlik ediyoruz. Hiçbir şeyi görmemezlikten, duymamazlıktan, bilmemezlikten gelmeye hakkımız yok. Fakat ne hikmetse şahit olduğumuz aymazlıklara karşı aşırı tolerans göstereceğimizi zannedenler var. Doğruları da yanlışları da edebimiz nispetinde dile getireceğiz ve haykıracağız. Bunun için birilerinden icazet mi alacağız yani? Ne münasebet!

İstiyorlar ki; herkes tek taraflı düşünsün, herkes aynı şeyleri konuşsun. Hiç düşünmüyorlar mı; böyle bir toplumda ne ilim adamı yetişir, ne sanatçı yetişir, ne de mütefekkir yetişir. Günün sonunda elin oğlu dediğiniz ecnebilerin çağdaşlık diye size yutturduğu her şeyi kabullenmiş olursunuz. Biz de bütün bu olanlara karşı çıkmayıp kabulleneceğiz, öyle mi? Ne münasebet!

Havanın, suyun ve toprağın bereketi kaçtı. Birileri kendi aralarında tekelleşip temel gıda ürünlerine fahiş zamlar yaparak piyasayı karıştırıyor ve kasıtlı olarak enflasyon oranlarını etkiliyor. O girizgâhta bahsettiğim sorumluluk sahipleri ise sanki hiçbir şey olmamış gibi kulaklarının üstüne yatıyorlar. Vatandaşların da buna hiçbir şekilde itiraz etmemesini istiyorlar. Ne münasebet!

Birileri sahte diploma ile yıllarca avukatlık, doktorluk, öğretmenlik yapmış. Biz şimdi gençleri eğitimin önemine nasıl inandıracağız? Alnının teriyle ve bileğinin hakkıyla yıllarca dirsek çürüterek üniversiteden diplomayla mezun olan gençlerin işsiz kalmasının veya hayatını idame ettirmek için seyyar satıcı veya inşaat işçisi olarak çalışmasının vebalini kim ödeyecek? Buna da mı sessiz kalalım? Ne münasebet!

İçki, kumar, fuhuş ve uyuşturucu altın(!) çağını yaşıyor. Çünkü 12 yıllık zorunlu eğitim sisteminde usta-kalfa-çırak modeli bitti. Koskoca şehirlerde marangoz, kaynakçı, tornacı, tamirci, tesisatçı bulamıyorsunuz. Teknik operatörlerin çoğu yurtdışına gitmiş. İnsan yetiştirmenin önemini anlasalardı o gençler "suça itilen çocuklar" olmazdı, sokak çeteleri de kuramazlardı. Gençlerin günden güne içki, kumar, fuhuş ve uyuşturucu bataklığına sürüklenmesine de mi sessiz kalalım? Ne münasebet!

Televizyonlarda yayınlanan güya aile programlarındaki ve dizilerdeki rezaleti yıllardır dile getiriyoruz. Utanmadan sıkılmadan "biz yurtdışına dizi ihraç ediyoruz" diye övünüyorlar. İlgili ve sorumlu bürokratlar, o programların ve dizilerin yapımcılarına ve yönetmenlerine "bu değirmenin suyu nereden geliyor?" diye hesap soramıyorlar. Bizim de reyting uğruna toplumun ailevi değerleriyle alay edilmesine göz yummamızı istiyorlar. Ne münasebet!

Yıllarca dini, milli ve ailevi değerlerimize hakaret eden ünlülerden herhangi biri "yahu aslında ülkemizde güzel şeyler de oluyor" dediğinde birileri anında o ünlüye saygı duymamızı, sahip çıkmamızı ve bağrımıza basmamızı bekliyorlar. O zevat galiba bizi kendileri gibi "ezik" zannediyorlar. "Sen kimsin ki, biz sana güvenelim, daha düne kadar bize etmediğin küfür kalmadı" dememizden rahatsız oluyorlar. Ne münasebet!

Hangi derdimize yanayım? Ülkemize yönelik içeride ve dışarıda oynanan sinsi oyunlara mı yanayım, birilerinin halen "oyunda oynaşta" olduğuna mı yanayım? Kerbela'dan farkı kalmayan Gazze'de dünyanın gözünün önünde Yahudiler katliam yapıyor. İslam âleminin içinde bulunduğu acziyeti ve bu acziyete olan öfkemi anlatacak "kelimeler" bulmakta zorlanıyorum. Müsaadenizle yazımı Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in "Kafiyeler" isimli şiirinin son mısralarıyla bitirmek istiyorum.

"Gitme, kal! Nefes al! Emir tez, Bekletmez! Ve o nur, Bulunur! İşte iz! Geliniz! Toprak post, Allah dost..."


Bu köşe yazısı defa okunmuştur.