KISIRDÖNGÜ



Haber Vakti / 23.05.2025

Her şey iyi niyetle başlar. Kimse ölmek için aracıyla trafiğe çıkmaz. Kimse boşanmak için evlenmez. Kimse kötü yola düşmek için karşı cinsle arkadaşlık yapmaz. Kimse insanların sağlığıyla oynamak için doktor olmak istemez. Kimse toplumun adalete olan inancını zedelemek için avukat, hâkim veya savcı olmak istemez. Kimse şehirleri talan etmek için mimar veya mühendis olmak istemez. Ameller niyetlere bağlıdır. Eğer ki zaman içerisinde niyetler değişirse ve fıtratlar bozulursa sonuç hüsranla biter.

İnsanlar çoğu zaman varlıkta ve yoklukta belli olur. Yoklukta iken herkese iyilik yapan, karıncayı bile incitmeyen, ibadetlerini aksatmayan, ağzından Allah lafzını düşürmeyen takva sahibi insanlar, birdenbire olağanüstü imkânlara kavuşunca yoldan çıkabilirler, şeytanın kölesi olabilirler, geldikleri yerleri unutabilirler ve en kötüsü bunları yaptıklarının farkına bile varamazlar. Yoklukta eşref-i mahlûkat (varlıkların en şereflisi) olan varlıkta esfel-i sâfilîn (sefillerin en sefili) olabilir. Hâlbuki varlık da yokluk da imtihandır.

Bir gün gelecek, yıllarca ezilen insanlar Allah'ın izniyle önemli görevlere gelecekler. Kendilerini Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaşta zannedecekler. "Kör dünyanın göbeğine Hak Yol İslam yazacağız" diyecekler. "Filistin kırmızı çizgimizdir" diyecekler. Huzur, adalet, barış ve medeniyet idealleriyle yola çıkacaklar. Gariplerin ve kimsesizlerin sesi olacaklarını söyleyecekler. Dillerinden ayetler ve hadisler eksik olmayacak. Necip Fazıl Kısakürek'in, Arif Nihat Asya'nın ve Sezai Karakoç'un şiirlerini kürsülerden haykıracaklar.

Bir dönem gelecek, geldikleri yerleri, çıktıkları basamakları, verdikleri sözleri unutacaklar. Öyle ki, Allah'ın izniyle değil de, oy oranlarıyla o makamlara geldiklerini zannedecekler. Eğitimi, sanatı ve edebiyatı küçümseyecekler. Anketlerle yatıp anketlerle kalkacaklar. Ünlü tiplere yaranmaya çalışacaklar. Dostlarını kendilerinden uzaklaştırıp düşmanlarını yakınlaştıracaklar. Asla "nefs muhasebesi" yapmayacaklar. Kendilerini gönülden seven insanları kendilerinden tiksindirmek için ellerinden geleni yapacaklar.

Bir an gelecek, azdıkça ve kudurdukça o çok sevdikleri, uğruna her şeylerini feda ettikleri makamları ellerinden gidince sanki o an hidayete ermişler gibi yeniden şiirler okuyacaklar, ayetlerden ve hadislerden dem vuracaklar. Sosyal medya sayfalarında "Hayırlı Cumalar", "Hayırlı Kandiller" diye paylaşımlar yapacaklar. Namazlarını aksatmayacaklar, hacca gidecekler, zekât verecekler, insanlara iyilikler yapacaklar. Eski dostları ile herhangi bir yerde karşılaştıkları zaman "güzel kardeşim, nerelerdeydin, seni gördüm, şâd oldum" diyecekler.

Yine bir gün gelecek, eğer Allah nasip ederse yine bir makama gelecekler. Sloganlar atacaklar, büyük vaatlerde bulunacaklar. İlimde, eğitimde, sanatta, edebiyatta, ticarette ve tarımda dünyada bir numara olmamız gerektiğini söyleyecekler. Küresel sisteme karşı kürsülerde meydan okuyacaklar. Yerli ve milli olmamız gerektiğini her fırsatta dile getirecekler. Gariplerin, kimsesizlerin, yoksulların sesi olacaklarını söyleyecekler.

Yine bir dönem gelecek, yine azacaklar, yine kuduracaklar, yine şeytanın kölesi olacaklar. Maddiyata yönelip maneviyatı unutacaklar. Devrim diyerek çıktıkları yolda evrim geçirecekler. Sürekli eleştirdikleri insanlara benzeyecekler. İşini hakkıyla yapan ve kimseye boyun eğmeyen dava adamlarının kıymetini bilmeyecekler. Kendilerine yalakalık yapan tipleri daha çok sevecekler. Aileler parçalansa da, içki, kumar ve fuhuş yaygınlaşsa da, ticaretin bereketi kaçsa da, Filistin Yahudiler tarafından tamamen işgal edilse de umursamayacaklar.

Yine bir an gelecek, Allah'ın gazabı herkesi derinden sarsacak. Aile, komşuluk ve dostluk bağları zayıflayacak. Seller, yangınlar ve depremler artacak. Hayatın bir anlamı kalmayacak. Tekrara düştüğümü sanmayın. Dünya hayatı böyle bir kısırdöngüden ibarettir. Tarihte bunun yüzlerce örneği vardır. Nice kavimler şeytana uyarak helak olmuştur, nice kavimler de Allah'ın emir ve yasaklarına uyarak ihya olmuştur. Bunları yazarken yazımın başlığının "kısırdöngü" olmasını istedim. Doğru yazılışı kısır döngü mü, kısırdöngü mü, bence hiç önemli değil.


Bu köşe yazısı defa okunmuştur.