![]() |
|
HATA BİZDE ![]() Haber Vakti / 22.08.2025 "Neşeli Günler" filminde Şener Şen'in canlandırdığı "Ziya" karakterini hatırlıyor musunuz? Ziya, filmin bir sahnesinde rol icabı ağabeyi Kazım Efendi'den (Münir Özkul) borç para istiyor. Olumsuz cevap alınca "bak darılırım ha!" diye küçük bir blöf yapıyor. Hemen kapıya doğru yönelerek "bak giderim ha!" diyor. Tam kapıya doğru yürürken bir anda geriye dönüp "bak bir daha gelmem ha!" diyor. Kapıdan dışarı çıkıyor ve tekrar geri dönüp "bak sonra pişman olma ha!" diyor. Ziya'nın her sözüne olumsuz yanıt veren Kazım Efendi (Münir Özkul) en sonunda dayanamayıp "defol ulan!" diye bağırıyor. Bizde "defol ulan!" diyecek irade kalmamış. Son zamanlarda "Ziya" kılıklı adamlara haddinden fazla değer verildi. Bu yüzden ortalık "Ziya" kılıklı adamlardan geçilmiyor. Hâlbuki yıllarca sistematik bir şekilde zulme maruz kalan muhafazakâr insanlara Allah bir imkân nasip etmişti. Fakat iktidara gelince mitinglerde attıkları sloganları, verdikleri sözleri, okudukları şiirleri bir çırpıda unuttular. Yokluk zamanlarındaymış o hizmet aşkı, o dava şuuru, o vatan-millet sevgisi... Şimdi varlıklı zamanlarında böyle şeylere pek de itibar etmiyorlar, gerek de duymuyorlar. Allah sizi inandırsın; halen dini, milli ve ailevi değerlerimize küfreden muhaliflere yaranmaya çalışıyorlar. Onlarla gönül bağı kurmaya çalışıyorlar. Ne hazindir ki, yıllarca eleştirdikleri gayrimilli muhaliflere benzediler. Ayetleri, hadisleri, atasözlerini, dostane uyarıları bile ciddiye almıyorlar. Ülkemiz için çoğu zaman "yüzde 99'u Müslüman olan ülke" diye bahsediyoruz ama münafıkların oranını tam olarak bilmiyoruz. Namaz kılanları, oruç tutanları, hacca gidenleri, zekât verenleri imanlı ve samimi bir mümin zannediyoruz. Biz heyecanımızı kaybetmeden ülkemizin ve milletimizin her alanda başarılı olması gerektiğini her fırsatta dile getiriyoruz. İnsan yetiştirmenin önemini sürekli söylüyoruz. "Sanatımıza ve edebiyatımıza sahip çıkalım, değerlerimizi anlatan diziler ve sinema filmleri çekelim, şanlı tarihimizi gelecek nesillere aktaralım" diyoruz ama umurlarında bile değil. Çünkü "seçim" ve "ihale" odaklı yaşıyorlar. Beyinlere değil, betonlara yatırım yapıyorlar. Bir ara "artık mideye değil, kafaya bakacağız" dediklerinde umutlanmıştım ama yine yanıltıldık. Azgınlaşmış münafıkları ıslah etmek veya azletmek öyle sandığınız kadar kolay değil. O makamlara tensiple gelince Allah'ın izniyle geldiklerini bir anda unutuyorlar. Görevlerini ihmal ettikleri zaman dostane bir uyarı yaptığınızda ise hemen homurdanıyorlar ve "Neşeli Günler" filmindeki "Ziya" gibi konuşuyorlar. Muhafazakâr sandığınız o münafıkların çoğu yükünü tutmaya çalışıyor. Utanmadan sıkılmadan 2028 sonrasının hesaplarını yapıyorlar. Peygamber mesleği olan siyaseti bile şeytanlaştırdıklarının farkında değiller. Münafıklara rağmen umudumuzu kaybetmeden hep güzel hayaller kuruyoruz. Her liderin Hazreti Ömer gibi, her siyasetçinin Muhsin Yazıcıoğlu gibi, her valinin Recep Yazıcıoğlu gibi, her yazarın Nihat Genç gibi, her köşe yazarının Abdurrahman Dilipak gibi, her Müslümanın "canlarımız, mallarımız, ailemiz, evlerimiz ve sahip olduğumuz her şey Kudüs ve Mescid-i Aksa'ya feda olsun" diyen İsmail Haniye gibi olmasını ümit ediyoruz. Belki de bu yüzden her defasında yanılıyoruz ve hayal kırıklığına uğruyoruz. Her seçim döneminde seçimler bitene kadar Necip Fazıl Kısakürek'in, Sezai Karakoç'un, Arif Nihat Asya'nın, Cahit Zarifoğlu'nun şiirlerini okuyanlar her ne hikmetse seçimden sonra Hülya Avşar, Aleyna Tilki, Gülben Ergen, Gülşen, Tarkan, Murat Boz gibi ünlülere yöneliyorlar. Bu dünyada eşi benzeri görülmemiş bir ezikliktir. Kendi değerlerine sahip çıkmadıkları gibi, üstüne üstelik kendilerine hakaret edenlerle dost olmaya çalışmak, onların ağızlarının içine bakmak, onları memnun etmeye ve kazanmaya çalışmak çok ibretlik bir durumdur. Uzun yıllardır tanıdığınız bir dostunuzun etrafında birden fazla münafık kümelenmişse o dostunuza istediğiniz kadar acıyabilirsiniz. Çünkü o münafıkları etrafından bertaraf edemezse gerçekten acınacak hale düşer. İsrail, Filistin'de katliam yapınca biz de Türkiye'deki ekâbir kişiler Yahudilere dünyayı dar eder sandık. Hiçbir mason locasına dokunamadılar. Beyoğlu'ndaki Nur-u Ziya Sokağı'nın adını bile değiştiremediler. Bizde de hata var. Ülkemizin yarınlarına dair bütün olumlu düşüncelerimizi Hakan Ural'a, Sibel Can'a, Demet Akalın'a, Serdar Ortaç'a, Cengiz Kurtoğlu'na filan anlatmalıyız. Onlar iktidardakilere anlatmalı... Onlar söylerse belki daha çok ciddiye alırlar. O makamlara onlar için geldiler. Müslümanların dualarıyla gelmediler o makamlara... Bu ezikliği anlıyorum ama kabullenemiyorum. Hiç kimse bu ezikliği kabullenmemi beklemesin. Bizim gibi düşünen insanlardan biri de güya çok sevdikleri Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in oğlu Mehmed Kısakürek'ti. 2023 yılının Ekim ayında aramızdan ayrıldı. Mekânı cennet olsun. Vefatından 2 ay önce Twitter hesabında Üstad'ın şiirini alıntılayarak; "Mehmedim, sevinin, başlar yüksekte..." Her şey olabilir, ama ezik olamayız!.." diye bir paylaşım yapmıştı. İnanmıyorsanız https://x.com/MehmedSakurek hesabına bakabilirsiniz. |

