ANATOMİ



Haber Vakti / 01.10.2025

Bir rivayete göre görme özürlü olan bir adama koyun gözü takıyorlar. Aradan belli bir süre geçtikten sonra doktor hastasına "gözün nasıl, iyi görebiliyor musun?" diye soruyor. Hasta manidar bir cevap veriyor; "Görmeye iyi görüyorum ama ne zaman bir yeşillik görsem gözüm kayıyor".

Siz böyle bir hikâyeyi okuduğunuz zaman güler geçersiniz veya hiçbir şey hissetmezsiniz. Biz maalesef öyle geçiştiremiyoruz. Bu rivayeti duyduğum andan beri aklımdan neler geçmedi ki... Anatomi, organ nakli, organ mafyası, çipli robotlar derken en sonunda A'râf Suresi'nin 179. ayeti (Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır) aklıma mıh gibi çakıldı.

İnsan eşref-i mahlûkattır, yani varlıkların en şereflisidir. Allah'ın tepeden tırnağa bir uyum ve ahenk içerisinde yarattığı bir yaratılış harikasıdır. Bir keresinde camide hoca vaaz verirken "Allah insanı öyle bir yaratmış ki, hangi organınızın yerini değiştirmek istersiniz?" diye sorduğunda kimse cevap verememişti. İnsanoğlu çoğu zaman yaradılış gayesine, ruhuna, nefsine ve bedenine ihanet ediyor. Hâlbuki mahşerde her bir uzvumuzla birlikte hesaba çekileceğiz.

Görmüyor musunuz; birileri sanki yepyeni organlar takmışlar gibi, sanki ölümsüz olmuşlar gibi, sanki maddiyatta yükseldikçe maneviyatta da yükselmişler gibi topluma kötü örnek oluyorlar. Yalakalıktan başka hiçbir vasıfları olmayan bu tuzu kuru gafiller her yerde karşımıza çıkıyorlar. Aramızdan vızır vızır geçiyorlar. "Biz olmasak var ya" diyerek bir konuşmaya başlıyorlar, mangalda kül bırakmıyorlar. Bunları toplumun her katmanında görmek mümkün!

Duymuyor musunuz; birileri kapalı kapılar ardında sinsice planlar yaptıktan sonra gözümüzün içine baka baka bizlere davadan ve mukaddesattan bahsediyor. "Biz Hazreti Muhammed'in ümmetiyiz" diyorlar ama Ebu Cehil gibi yaşıyorlar. Beyinlerine çip takılmış robotlar gibi sürekli aynı sözleri tekrarlayıp duruyorlar. Asla utanmıyorlar, herhangi bir pişmanlık duymuyorlar. Kimlerin hakkını yiyorlar, kimlerin kalbini kırıyorlar, umurlarında bile değil. Ne bir utanma, ne bir arlanma...

Hissetmiyor musunuz; her şey göz göre göre geliyor. Depremler, yangınlar ve seller boşu boşuna mı oluyor sanıyorsunuz. Duygularımız köreldi, vicdanımız köreldi, sağduyumuz azaldı, ferasetimiz azaldı. "Özgürlük" ve "demokrasi" ayağına her şeye yavaş yavaş alıştırıldık. Kalbi taşlaşmış bir millet olduk. Ne bir keder, ne bir hüzün...

Ülkemizde ve dünyada bütün bu yaşananları görmeniz için, duymanız için, anlamanız için, hissetmeniz için size hangi organları nakledelim? Kafkasların sevdiğim bir atasözü var, "kalp ağlamazsa göz ağlamaz". İnsanı insan yapan da vicdanıdır, coşkusudur, neşesidir. Günlerdir düşünüyorum ama bulamıyorum.

Birilerine hangi imansızın gözleri nakledildi de, insanların çektiği çileleri görmemezlikten gelebiliyorlar?
Birilerine hangi münafığın kulakları nakledildi de, bunca ahlaksızlığı duymamazlıktan gelebiliyorlar?
Birilerine hangi hainin beyni nakledildi de, kendisine emanet edilen devlet makamlarına ihanet edebiliyorlar?
Birilerine hangi Yahudi'nin kalbi nakledildi de, Gazze'de yaşanan katliamı hissedemiyorlar?

Elimizle, ayağımızla, dilimizle, kulağımızla, gözlerimizle, ciğerlerimizle, bütün organlarımızla ve tüm kalbimizle ne zaman Allah'a yöneleceğiz ve ne zaman haksızlıklara karşı sapasağlam omurgalı bir duruş sergileyeceğiz? Başımıza daha nelerin gelmesini bekliyoruz? Eğer böyle devam ederse Allah bize ölümlerden ölüm beğendirmez, başımıza felaketlerden felaket musallat eder.


Bu köşe yazısı defa okunmuştur.